Dini duyguların, insanların iç dünyasında kalması ve kendisinden başka hiç kimseyi ilgilendirmemesi gerekirken, insanların inançları nedeniyle saflara ayrıldığı bir dönemden geçiyoruz.
İş öylesine rayından çıktı ki, siyasetçisinden köşe yazarlarına kadar çok sayıda kişi, dinimizle bağdaşmayacak şekilde dinin siyasi çıkarlar adına kullanılmasının, insanları dinlerinden soğuttuğundan söz etmeye başladı.
Dindarlığı kimselere bırakmayan, hatta herkesten daha çok dindar olmayı siyasetlerinin temeli olarak sunan siyasetçilerin, kendi çıkar ve ihtirasları söz konusu olunca İslam’ın en önemli şartlarını yok sayan anlayışı, gerçek inanç sahibi insanların kafasını karıştırmaktadır.
Çünkü bu siyasi yapının en tepesinden en alt kademesine kadar içinde olan insanların, İslam’ın yasakladığı şartlardan birisi olan israfı, savurganlığı hatta rüşvet ve yolsuzlukları yok sayması, nasıl inandırıcı olabilir?
Hangi amaçla ortaya çıkartmış olursa olsun, artık saklanamaz hale gelen dört bakan ile banka müdürü ve bazı işadamlarının içinde olduğu rüşvet ve yolsuzluk olayları dahi, siyasi irade tarafından yok sayılmaktadır.
Devletin kendi kurumunun açıklamasına göre, işsiz insan sayısı dokuz milyona ulaşmıştır.
Nüfusun dörtte biri, kendilerine Sosyal Dayanışma Vakfı aracılığı ile yapılan yiyecek, yakacak yardımı ve çeşitli fasıllarla çalışmadan verilen paralarla yaşamını sürdürebilecek kadar yoksullaşmıştır.
“Komşusu aç yatarken, tok yatanlar bizden değildir” Öğretisini ilke olarak sunan dinimizi herkesten çok benimsediğini söyleyen bir siyasi yapı, her kademesinin bulaştığı israfı bu topluma nasıl anlatabilir?
Bugüne kadar görev alan tüm Cumhurbaşkanlarının görevlerini yaptığı Ankara’da Çankaya Köşkü var mı? Var.
O zaman, Ankara’da 1050 odalı dev bir saray yaptırılması, İstanbul’da müze olarak kullanılan birden fazla sarayın çok büyük harcamalarla yeniden tefriş edilerek siyasi iradenin emrine sunulması, hangi gerekçe ile savunulmaya çalışılırsa çalışılsın, dinimizin yasakladığı israfın en büyüğü değil midir?
İşin bir başka çarpıcı yanı ise, bu israf ve savurganlığı gözden kaçırmak için savurganlığın bu yapının her kademesinde yaygınlaşmasına dahi göz yumulur hale gelinmiş olmasıdır.
İş bulmak için bu siyasi yapının içinde veya yakınında olmanın, hatta partiye üye olmanın öncelikli şart olarak görülmesi ile israf, savurganlık, rüşvet ve yolsuzlukların adeta korunur hale gelmesi, toplumda ciddi ayrışmalara yol açmıştır.
Bir yanda, siyasi yapının yukarıda söz edilen yanlışlarını savunmasına, hatta yok saymasına inananlar,
Diğer yanda ise, rüşvet ve savurganlık ile yolsuzlukların hat safhaya çıktığına kesinlikle inananların yer aldığı kesim yer alıyor.
Bundan daha büyük ayrışma olabilir mi?
İsraf, savurganlık ve yolsuzluk olaylarının belediye başkanlıkları dâhil siyasi iradenin tüm kademelerinde yapıldığını gösteren haberler, kamuoyunda da kabul edilir hale gelmiştir.
Son günlerde basında yer alan haberlere göre;
“Savunma Bakanlığına altı adet E- 250 tipi lüks makam aracı alınmıştır. Bakanlıklara bir yandan yeni otomobiller alınırken, bir yandan da araç kiralama yoluna gidiliyor. Aralarında Mercedes, BMW ve Audi gibi üst düzey markalarının da bulunduğu lüks otomobiller üst düzey yöneticilere tahsis ediliyor. Kiralanan araçların önemli bir bölümüne ise, özel işlerde de kullanılabilmesi için resmi plaka takılmıyor.” Deniyor.
İsrafı yasaklamış bir dinin Türkiye’de ki en büyük lideri Diyanet İşleri Başkanı’na bir milyon TL. Alınan son derece lüks S- 500 Mercedes makam aracı, inançlı insanların vicdanını kanatmıştır.
Tam da o günlerde İstanbul’u ziyaret eden Hristiyan Âleminin en büyük dini lideri olan Papa, ”Din adamı alçak gönüllü olarak örnek olmalı” Diyerek yerli bir aracı kullanıyordu.
Sanıyorum bu olay, hoşgörünün eseri kalmamış lüks düşkünü bizim yöneticileri utandırmalıdır.
Sözlerimi, Peygamberimizin güvenini kazanmış Hz. EBU Zer’in israfa karşı gösterdiği bir tepki ile sonlandırıyorum.
Peygamberimizin yakınlarından olan EBU Zer Gaffari bir gün Muaviye’nin Sarayına gider. Sarayın şatafatını gören EBU Zer, “Halk yoksullukla boğuşurken bunun hesabını öte tarafta nasıl vereceksin Ey Vali? Ey Muaviye! Bu sarayı halkın parası ile yaptırdıysan bu hırsızlıktır, haksızlıktır. Eğer bu sarayı kendi paranla yaptırdıysan israftır, haramdır. Derhal yık bu sarayı" Der..
İşte İslam Dini ’nin hızla yayılmasını ve kabul görmesini sağlayan din anlayışı. Bugün yaşananların yorumunu ise, sizlere bırakıyorum. Sağlıklı ve güzel bir hafta dileğiyle..